Minik Mektuplar Evi
Rafta açık bırakılmış bir zarf vardı. Kenarları hafif kıvrılmış ve sararmıştı. Zamanın izlerini taşıyordu. Yıldızlar mor çatılı evin üzerinden çekilirken posta kutusunun kapağı vedayla kapandı. Bu Talya’yı uyandırmıştı. Bilinmeyen bir ülkenin, bilinmeyen bir şehrinde yaşayan bir postacı fareydi Talya.
Talya uyanınca ev de uyanır, posta kutusundaki mektuplar ofisine dolar. Mektupların yığıldığı masanın arkasında şehirdeki her bir haneye ait özel kutular bulunur. Talya minik pençeleriyle tüm gün özenle mektupları bu kutulara yerleştirir. Bir tanesine hariç, Talya’nınki… Gece karanlık çöktüğünde ay ışığının büyüsüyle her biri sahiplerinin posta kutularına doğru yola çıkar.
Ancak bugün evin sabah mahmurluğuyla esneyen tahtalarda farklılık vardı. Talya evin kokusunda da farklılık hissetti. Mektup yığını ofisini doldurduğunda işe koyuldu. Bu değişimin etkisiyle karnında bir kıpırtı, göğsünde ise eski bir rüzgarın esintisi belirdi. Tam o anda minik pençeleri arasında tanıdık bir el yazısıyla adını fark etti. Zarfı açtı. Büyülenmiş unutma beni çiçekleri odanın her yerine saçıldı. Eski bir dost varlığını hatırlatmıştı. İçindeki notu okumadan raftaki yerine bıraktı.
Neredeyse bir ömür geçti. Yaşlı Talya rafta açık bırakılmış zarfı aldı. Kenarları hafif kıvrılmış ve sararmıştı. Zamanın izlerini taşıyordu.
Zamanı geldiğinde beni bul.
-Camgöbeği Cadısı