Bu konu hakkında pek çok kez düşündüm. Beynimi mıncıklayan nadide bir çiçek. Okumaya çalıştığım (pek çoğu bilimsel… Meraklısına kaynakları ekliyorum.) makalelerde müziğin beyine olan etkileri çalışılmış. Bunlar olmadan da hepimizin hemfikir olduğu şey, müziğin bizi duygunun içinde tuttuğu ve bir yolculuğa çıkarttığı.
Müzik depresyonun tedavisinde ve parkinson, epilepsi ve alzheimer gibi hastalıkların semptomlarını azaltmakta da kullanılıyor. Bir imgenin yarattığından daha çok anıyı barındırıyor. Tam da bu yüzden müzik, hem zamansız hem evrensel bir deneyim haline geliyor. Dilini anlamasak da bizi duygudan duyguya geçirmesi gibi bir gücü var. Değerli ve lezzetli bir yolculuk bence.
Ayrıca bazı araştırmaların “serendipitynin” yani planlanmamış, şans eseri keşiflerin, tam ihtiyacın olduğu anda çalma listesinde “O” şarkıya rastlamasıyla ilgili olduğunu fark ettim. Bu noktaya değinmek istiyorum ve biraz da kişisel deneyimlerimden bahsedeceğim.
Odamda Yankılananlar
Mükemmel bir müzik dinleyicisi olduğumu söyleyemem. Hayatımın fonu olarak seçtiğim birkaç ses sürekli kulağımda ve odamda yankılanıp duruyor. Duygu durumumu değiştirmek, rahatlatmak, çeviri yapmak, yazmak veya sadece dinlemek için mekânıma ziyaret etmelerini sağlarım. Pek çok kez bu isimler değişti aslında. Kimi herkesin playlistindeydi, kimi sadece benim odamda çalıyordu. Ancak hepsinin ortak noktası hayatımın bir bölümünde notalarıyla bana ellerini uzatmaları. Bu yazıda tek bir isimden bahsedeceğim. (Şu anda karışık listede rast geldim mesela…)
Bu sanatçıyı yurt odamda hayaletlerimle yaşamayı öğrenmeye çalışırken tanıdım. Yıl 2020’ydi. Henüz pandemi yüzünden eve dönmemiştik. Şarkının dilinden anlamıyordum. Yukarıdaki bölümde bahsi geçen sebeplerden ve beynim yarattığı, anlatmak çok zorlandığım etkilerden dolayı en yakın yoldaşlarımdan biri oldu. Büyüdüm, parça yaş aldı. Beş yıldır hem o parça hem sanatçı yaşanan her şeyde yanı başımda oldu.
Sadece yurt odamda değil, aile evimdeki odamda da bir ışık oldu. Ben her şeye rağmen kendimle olan dostluğuma ve yoldaşlığıma alıştım. Sanatçı da her yeni parçada bu yoldaşlığa eşlik etmiş oldu. Kimi zaman hiç tanımadığım duygulara sürüklendim. Kimi zaman sakinleştim, bol bol dans ettim, mutlu oldum. Kimi zaman da yalnız olmadığımı, bambaşka bir yerde de benim çektiğim sancıları çeken birinin olduğunu hatırladım. Çünkü biz her ne kadar müziğin bireysel olduğunu düşünsek de aslında kollektif bir eylem. Bir yerlerde bizimle aynı sancıları çeken birileri daha var.
Zihnimin içindeki karmaşayı dindiren her müzisyene bir lakap takma kararı aldım: büyücü
Büyücüm
Tam yoldaşlığa ihtiyacım olduğunu hissettiğimde sanki fark edilmişim gibi yeni bir parça fısıldar ya da tam nokta atışı olacak şekilde instagram reels’da ufak bir kesit yayınlar. Kara bir deliğin içine çekiliyor gibi hissettiğimde, yetersiz hatta bazı duvarları aşamıyormuşum gibi hissettiğimde bu tatlı tesadüflerin, çoktan yoldaşım olmuş o büyücünün bana “dur, nefes al, sakinleş” demesi olduğunu düşünüyorum. Bence bu enfes bir yolculuk ve deneyim.
Serendipity’e güzel bir örnek olsun diye şunu anlatmak istiyorum. İmamoğlu’nu tutuklanması ardından sıra gelen hak arayışlarımızda umutsuzluğa kapıldığımda, tamamen bambaşka bir gündem için yazmış olmasına rağmen, şu dizelerle sanki içimdeki dağınıklığı toplamaya çalışır gibiydi.
...
Her zaman “yabancı” olacağımı söyleyenlere
İyi insanlarla birlikte olmak istersen
Düşünmene gerek yok, sadece sana çizilen yolu takip et
Artık inanmıyorum,
...
Rüzgarın savurduğu çocukları
Bize kadar ulaşan güneş yakar
Hala daha fazlası için umut edenlerin çatlaklarından sızar
Hepimiz bir girdabın içindeyiz, bu fırtına hepimiziz
Karanlık da biziz aydınlık da
“Bak biz hiçbir şeyiz” diyenlere
Artık inanmıyorum
...
* Diodato – “Non ci credo più” (çevirisi bana aittir.)
Babil lanetini1 aşmama yardımcı olan, ruhumu besleyen, ihtiyacım olduğunda omzumda el olan tüm büyücülerime teşekkür ediyorum. Çantamda her zaman bulundurduğum “hayatı romantize etme tozları”nın stoğu bittikçe onlar sayesinde yeniliyorum. Bu yazının hem tüm büyücülerime hem de Diodato’ya özel teşekkür olsun istedim biraz.
hayatımın fonunda olan, bir şekilde bana dokunan çok fazla şarkısı var. Sadece birine değinebilecek vaktim var.
Müziğin benimle böyle oynamasını, her anımda yanımda olmasını ve müzikle dostane bir şekilde anılar biriktirmeyi çok seviyorum. Paha biçilemez bir şey bu.
Hayatı romantize etme tozlarınızı çantanızdan eksik etmemeyi ve kulaklığın içindeki minik büyücülerinize gerektiğinde teşekkür etmeyi unutmamanızı diliyorum. Nasıl adlandırırsınız bilmem ama sizin de böyle büyücüleriniz var mı? Ne düşünüyorsunuz?
Babil kulesi mitolojik anlatısında farklı dillerin ortaya çıkışıyla insanların birbirlerini anlamaması konu alınır. Dilsel olarak birliğin bozulması, iletişimin sekteye uğraması ve çok dilliliğin kökeniyle ilişkilidir. Bu anlatı dilin toplumsal bağlamdaki gücünü ve bölücü potansiyeli simgeler. Bu metinde bölücü unsurun müzik tarafından kırıldığını belirtmek için kullandım.
Makale linkleri:
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7248378/
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1050173821000700
https://magazine.hms.harvard.edu/articles/how-music-resonates-brain
https://ir.cwi.nl/pub/33651/33651.pdf?utm_source=chatgpt.com
Her kelimesini zevkle okudugum bir yazı oldu ve harika bir büyücü kesfetmeme sebep oldun teşekkürler💗💗